January 11, 2011

Tükenmez Kalemle Bulut Çizdim

Yüzünü gökyüzüne çevirerek uzandığı çimlerde bir elinde tükenmez kalem, diğerinde de küçük bir not defteri vardı.

Birkaç kelime karaladıktan sonra böyle yazmaya devam edemeyeceğini anladı. Kalemin ters olmasından dolayı mürekkep yer çekimine yenik düşmüştü.

Gökyüzüne bakmak istiyordu ama yazmaya da devam etmek istiyordu. Bir süre hangisini daha çok istediğini düşündü. Cevabı yazının ilerleyen satırlarında gizli... Yok yok düzeltiyorum; açık seçik ortada. Şimdi açıklıyorum hatta: Biraz önce uzandığı çimlerde şimdi oturmaktaydı. Gökyüzünü görmesi için yazmaya ara vermesi yeterliydi. Akıllıca bir karar vermişti, ona göre. Bir süre kendini, bu kararını düşündü. Yok yok yanlış anlaşılmasın. Kendini, sevmesi gerektiği kadar seviyordu...

Sadece "bulut geçti gözyaşları kaldı çimende, gül rengi şarap içilmez mi böyle günde" sözlerine sahip olan şarkıyı hatırlatan kısa süreli bakışları, güzel hikayelerdeki gibi bulutları herhangi bir şeye benzetmesi için yeterli değildi...

Her neyse dedi, bu şarkıyı mırıldanmanın zamanı değildi.

Başlarken yaz mevsimini anlatmayı düşündüğü yazısına şöyle bir göz gezdirdi. Yaz kelimesi hatta deniz, kum, güneş kelimeleri dahi bir kez bile geçmemişti.

Sevgi sözcüklerinden herhangi birinin tek bir kez bile geçmediği bir ilişkide olduğu gibi yaz kelimesinin tek bir kez bile geçmediği yaz mevsimi konulu bir yazıda ısrarcı olmaması gerektiğinin farkına vardı.

Yüzünü gökyüzüne çevirdi ve yazmaya devam etmek istedi. Mürekkep yer çekimine bir kez daha yenildi...

Erol Çimen