August 20, 2007

Geç kaldı yine güneş..

Hayallerinin ucu kırılmıştı..lapa lapa yağan karda sırtını sokak lambasının direğine dayamıştı. Opera sanatçısına çevrilmiş bütün gözleri üstünde hissediyordu bu ışık altında ama haykıracak hiçbirşeyi kalmamıştı onun..bitirmişti hücre büyüklüğndeki odasında nefesini ve yitirmişti benliğini..mektuplarında ucu yırtıktı..daha çok üşüdüğünü hissetti.Ceketinin cebinden bir yudum konyak aldı koluyla ağzını sildi ve yuvasına bıraktı ölmek isteyen vücuda direnen şişeyi..bir vapur yolculuğu canlandı bir anda zihninde:kasketinden suların boşalmasına izin vermişti eskiden kalma solcu samimiyetiyle..sallana sallana ilerleyen umut yolcuları sanıyordu o zamanlar herkesi kendi gibi..yaşanmış tatlı hatıraları vardı herkesin onunki gibi.. ah!işte tüm heybetiyle heybeliada!o günde yağmur yağıyordu ve ayıya yorgi tepesindeki kilisenin altında sevişmeyi hayal etmişlerdi birbirlerinden habersiz..şiddetini yitirmişti kar.. elinde eminönü'nde kuşlara yem atan sevdiceği arkada kısımda bulanık,ucunda hilali olmayan bi minare fotoğrafı tamamlamıştı hüzün dolu geceden arda kalan hareketsiz vücudun anlamını...yarex

August 4, 2007

AŞK VE MATEMATİK

Bu sayfalarda pek yer almayan bir konuyu ele alacağım bugün.İnsanın yaradılışından beri var olan bir duygu karmaşası bu.Duygu karmaşası diyorum çünkü birden çok duygu -sevinç,mutluluk,hüzün,korku,karamsarlık gibi- bir arada yaşanır.Adına aşk denmiş bu duygu karmaşasının.Belki de a.ş.k demeliyim,kimbilir! Neden aşk denmiş peki bu olaya?Aşk birşeyin kısaltılmış hali olabilir mi?Bunlar aklımı karıştıran sorulardan sadece birkaçı.
Duygu karmaşası olmasının bir sebebi de insanın aşıkken ne halde ve nasıl olduğunu bilmediğidir.Mutludur pektabi yer yer de karamsar.Korku artık bedenindedir.Ne yaparsa yapsın 'Ne olacak şimdi,nasıl olacak bu iş?' gibi soruları aklından çıkarmak pek kolay değildir.Ama bilmez ki korkuları korktuğu oranda gerçekleşecek.En aşık olduğumuzda huzursuzlanmamız,en huzurlu olduğumuzda garip ve anlaşılmaz bir şekilde sıkıntılarla sarsılmamız tamamiyle bütünleşmeyi sağlayamamızdan belki de.Bu şekilde ikilemler içinde olmak insanın yaradılışında mı var yoksa sonradan sahip olunan bir edinim mi sadece?Aşıkken pek birşeyi görmez gözümüz yani 'o' ndan başkasını.Hayat iki kişiliktir artık.Aklımızdan hep şu dizeler geçer: Oysa sevgili,
bir tek sevgil,nasıl da değiştirir dünyanın gerçeğini...
Peki aşk nasıl br duygu ki aşıkken bir başkasını düşünemez,hayal edemez oluyoruz? İnsanın üzerindeki baskıcı ruhu nereden alıyor?Hangi güce dayanıyor?Beyimiz bir çeşit örümcek ağıyla mı sarmalanıyor acaba?Eğer bir başkasını düşünecek olsak bile öncesinde kendimizi ayıplıyor,kınıyor ve belkide küfrediyoruz içten içe kendimize(yine ikilimler başgösterdi).Belki de günah işlediğimiz kanısı oluşuyor içimizde.Hrıstiyanların ,insanın günahkar bir soydan geldiği için daha doğuştan sahip olduklarına inandıkları 'ilk günah' gibi birşey bu.Ne yaparsak yapalım kurtulamayacağımız bir günah bu.
Okuyan herkes 'aşk' ın böyle oluşundan rahatsız olduğumu düşünecek.Aksine böyle olduğu için seviyorum aşkı ve aşık olmayı.Ben sadece neden arıyorum.Hiç kimsenin belli bir tanım yapamadığı ve belli kalıplara sığdıramadığı bir duygu karmaşası olsa da aşk. Gelelim neden aşıkken bir başkasını düşünemez olduğumuza...Eğer hem aşık olduğumuz kişiyi hem de bir başkasını düşünüyorsak ya aşık olduğumuz kişiye gerçekten aşık değiliz (bu arada yine onu düşünüyoruz) ya da bir başkası dediğimiz kişiye aşığız ki onu düşünüyoruz.''Ne yani birini düşünmek için aşık olmak mı gerek?'' diyenler olacaktır elbette.Burada her an,her dakika düşünmekten bahsediyorum ve bu sadece aşkla olabilecek birşey diye düşünüyorum. Dolayısıyla ikisi birlikte doğru olamaz.İki doğru olamayacağına göre burada paradoks vardır. ''Aşkın kimyası olur da matematiği olmaz mı hiç!'' gibi yersiz bir espriye hiç girişmeyeceğim. Matematikçiler bilir matematik tek doğru yanıt ister ve paradoks bir matematikçi için karabasandır. Bilmeyenleriniz için paradoksu açıklamaya çalışayım.A şahsı ''Ben hep yalan söylerim diyor.''Eğer gerçekten yalancıysa,bu söylediği de yalandır;yani aslında hiç yalan söylememektedir;bir başka tabirle doğrucudur.Fakat A şahsı doğrucuysa bu söylediği de doğrudur;yani alında o bir yalancıdır.Mantık bize A şahsını doğrucu kabul edersek yalancı, yalancı kabul edersek doğrucu olması gerektiğini gösteriyor.Demek ki A şahsının yalancı mı, doğrucu mu olduğuna karar veremiyoruz.Bu tam bir paradokstur,çünkü birbirine karşıt iki yanıt da doğru sonuç veriyor,oysa gerçek tektir. A şahsı hem yalancı,hem de doğrucu olamaz.
Gelelim aşka... A.ş.k mı demeliydim! Aşk bir paradoks mudur?Sanırım aşk bir paradokstur, çünkü aşkın neden ikilemlerle dolu olduğunu,insanın üzerinde bıraktığı etkileri -olumlu veye olumsuz- etkileri ve bu etkilerin nedenlerini anlamak pek de mümkün değil.Bu anlaşılmaz duygu karmaşasını irdelemeye gerek yok belki de zevkini çıkarmak en iyisi ve en güzeli.
Ancak şunu unutmamak da yarar var: '' ASLOLAN AŞKTIR YAŞAMDA....''

Sevgi ve saygılarımla...

Can DGNY

August 3, 2007

belki de vakit var daha...

7 gencin hikayesine devam edeceğimi söylemiştim. sizleri yanıltmak ve şüpheye düşürmek istemeyeceğimi bilirsiniz. küstahça bir tavırla söyledim bunu ama hepiniz bilirsiniz benim nasıl olduğumu. herneyse hikayeye devam edelim...
7 sökeli genç...
başlarına gelenler umulmadık şeyler değildi.tahmini güç olmayan,alışılageldik olaylardı aslında. çok karmaşık bir hayatları yoktu anlayacağınız.herkesten uzak kendi dünyalarını kurmuş, kendilerince eğlenen,içen,coşan gençlerdi bir zamanlar. artık öyleler mi? kim bilir! belki de... hayat hepsinden çok şey aldı ve aralarından bir kişiden en fazla.
günlerden bir gün başına gelenlerden sonra ne yapacağını bilemeyen jöntürk,arkadaşlarına sığınmayı bile gururuna yediremedi ve babasına karşı çıkarak evi terketti. o bir jöntürktü ve tek başına hayatta kalabilirdi tüm imkansızlıklara rağmen.hayata karşı dik durmayı becerebilen,asi ruhlu bir gençti. asiliğinin altında kimsenin tahmin edemeyeceği bir duygusallık vardı. bu yönünü kendisi de sevmiyordu çoğu zaman fakat ne yaparsa yapsın bu yönünü değiştiremeyeceğini o da biliyordu. fütursuzca davranarak bu yönünü açığa çıkarmamak için elinden geleni yapıyor,yapıyordu.ancak artık çok geçti.(bir önceki yazımın başlığı buralarda gizliydi) bunun için çok geçti fakat yapılacak daha çok şeyi vardı ve bunları yapması için umut tazeleniyordu kimsenin bilmediği diyarlarda.yapacağı tek şey o diyarlara ulaşmak için engelleri aşmaktı. gücü kalmışmıydı ve istiyor muydu bunu gerçekten? ama başka çaresi yok gibiydi. düşünmeye bile gerek yoktu aslında ama günlerini,gecelerini buna harcadı. olayı kabullenememesinin yanında başarısızlığı kendine yedirememesinin de etksi vardı tabiki. zaman geçtikçe yapacak başka birşeyi olmadığını anlayacak geldiği yere geri döneceği umudunu taşıyan biz arkadaşlarını bile elinin tersiyle savurmuştu bir tarafa. hepimiz bekliyoruz,ne olacak,ne bitecek diye... önümüzdeki günler jöntürk n.a.c.i nin geleceğine bir ışık tutacak ve hangi yola gideceğini gösterecek...
bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle
hepinize sevgi ve saygılarımla
Can DGNY

August 2, 2007

artık çok geç

yıllar önce geleceğin böyle olacağını nerden bilebilirdik.hayatın bize neler getireceğini daha doğrusu sırtımıza neler yükleyebileceğini nasıl kestirebilirdik.hayat toz pembeydi o zamanlar. tabiki lise yıllarından bahsediyorum.çok değil daha 4-5yıl öncesinden.artık birer üniversiteliyiz, bu sıfatı pek benimsemesekte...( benimsemeyen arkadaşlarımız oldu) artık geriye dönüp de bazı şeyleri yeniden yapmak ya da hiç yapmamış olmayı dilerdik belki de.ancak artık çok geç. tren çoktan gardan uzaklaştı ve onu yakalama şansımız yok.yine de çok umutsuz değiliz.hayatın bize hediye edeceği daha çok şey var,hiç ummadığımız anlarda sürprizlerle karşılacabiliriz.önemli olan afallamadan yola devam etmek,edebilmek... hiç birimiz duygularına gem vurarak yaşamayı seçmedik,bu bizim elimizde değildi belki de.
jöntürkler adı ile yola çıkan bir grup gencin hikayesi bu. zaman zaman komik,zaman zaman trajedik olaylara sahne olmuş bir geçmiş...kaybedenlerin hikayesi. hepsi bir tarafa savrulmuş olsa da yine de pek kopmadılar birbirlerinden,hala vakit ve şans buldukça görüşüyorlar ve dostluğun ne olduğunu biliyorlar. bu grubun üyeleri sırayla takdim etmek istiyorum: Naci,Muzo,Tolga,Cem,Onur,Can ve aramıza son olarak katılan Doğan...
bu onurlu 7 gencin hikayesi henüz bitmedi. devamı elbette ki gelecek...
hepinize sevgi ve saygılarımla
Can DGNY