February 14, 2011

Tuvalet Tası

Esas yazı öncesi kağıt üzerinde akan açıklama yazısı diye başlıyorum ancak böyle bir şey olanaksız olduğundan direk yazıyorum.

Biraz sonra okuyacağınız yazıda ismi geçmeyecek olan kişilerin çoğu,kuruluşların tamamı gerçektir...

Acil bir durum,iznin ya da idare ekibinden herhangi bir kişinin isteği olmadıkça dışarıya çıkılamayacak bir yere girmemle yazımın temelleri atılıyor diyebilirim.

Bu yerde iken ülkenin çok önemli kurumlarından birinin düzenlediği bir sınava katılmaya karar verdim. Bu sınava daha önceden de defalarca katıldığım için başvuru yapma konusunda zorluk çekmeyeceğimi düşündüm. O an bir zenci belirseydi yanımda, çok üzgünüm dostum, diyerek omzuma iki defa dokunurdu. Başvuru yapmak için aldığım bir günlük izin demek ki yeterli olmayacaktı. Bunu yazmaktan çekindiğimi belirtmek istiyorum. Zira iki eliyle bir sikini doğrultamayan adam olarak nitelendirilmek istemiyorum. Deyimleri pek sevmiyorum. Çünkü dokunmadan bile birçok kez doğrultmuşum.

Ertesi gün, başvuru için bir kez daha izin istedim. Kısıtlı bir süre içinde işimi halletmem gerektiği söylendi. Dışarı çıktığım için bir tane de tuvalet tası** almam istendi.

İkinci gün ve yine hüsran... İdare ekibimi mağduriyetime inandırmak adına belge niteliği taşıyan bilgisayar çıktılarını da yanıma aldım. Bir iş becermiş olabilmek için tuvalet tasını almayı kesinlikle unutmadım. Bana verilen süreyi aşmamak için hızlı adımlarla ilerlemekteydim. Sıralı ağaçların olduğu bir yoldayken, hafif esen rüzgarla dallarını terkeden yaprakları gördüm. O an için düşündüğümü söyleyemem ama cümleyi bitirmemle birlikte, bu sefer kaybedenin terkeden olduğunu düşündüğümü söyleyebilirim.

Olaydan Erol Çimen'e olaydan Erol Çimen'e...

Süzülerek yere yaklaşan yapraklar bana bir Hügo oyununda olduğumu hissettirdi. Sanırım görevim, dökülen yaprakları tuvalet tasında toplamaktı. Yönlendiricim pek iyi bir yarışma sergileyemedi. Sadece büyük sarı bir yaprak yakalayabildim. Ama olsun, bu 100 puanlık bir yapraktı. Rakiplerimin puanlarını çok da beklemedim. Kendime ait sanal dünyamda elbette birinci, bendim. Bir de babamın kanal dünyasında birinci, bendim. O sayede bu vücuda ve dolayısıyla bu yazıyı yazan sağ ele sahiptim.

Gerçek dünyaya dönüşümde; derdimle, çıktılarla ve tuvalet tası ile beraberdim. Bir izni daha nasıl isteyebilirdim. Yolda, halimi anlatacak cümleleri birkaç kez tekrar ettim ve bilgisayar çıktılarının yanına yerleştirdim. Yanlarına vardığımda beni bekleyen soruları düşündüm. Aslında geleceği bu kadar kafasına takan biri olmadım hiç. Yakın gelecekte neler yapabileceğimi düşünürüm arada sırada. Yine kişiliğimden ödün vermediğim için kendimle gurur duydum. Anlaşıldığı üzre karmaşık duygular içindeydim.

Evet haklıydım ama biraz da ikna edici olmalıydım.Bu yüzden onlara anlatırken hüzünlü ve kısık bir ses tonu kullandım.Elimdeki çıktıları da onlara sundum.İçeriklerine dahi bakılmadı ancak bir tane daha izin için bana epey yardımcı oldular.O ana kadar elimde tuttuğum tuvalet tasını sundum onlara minnettarlığımı sunmak için.Hemen yeniden yola koyuldum.

Bu sefer ne endişem vardı ne de elimde bir tuvalet tası. Bir otobüse atlayıp sorunun merkezi olan sınav merkezine doğru yola koyuldum. Her nedense, yanına oturduğum adama mağduriyetimi ve olan biteni bir bir anlattım. Adam da bana hak verdiğine göre ikna kabiliyetimi tescillemiştim. Sıra ona gelmişti. O da bana çocuklarının eğitiminde yaşadığı sıkıntıları anlattı. Sıra bana gelmişti. Ben de ona hak verdim. Alışverişimiz otobüsün son durağa gelmesiyle son buldu. Birbirimize borcumuz kalmış ise de birbirimize hakkımızı helal ettik.

Bir film gibi başlatmaya çalıştığım yazıma yine bir film gibi son vermek niyetindeyim. Elbette, filmler mutlu sonla biter. Benim film gibi bitmesinden kastım bu değil, kesinlikle ...

Sınava başvurumu gerçekleştirip geri döndüğümde girdiğim alaturka tuvalette karşımda kocaman Erkan Plastik yazısıyla yeni aldığım tuvalet tası bakıyordu bana ...

Ve yazılar akıp gidiyordu demiyorum. Yazının başında böyle bir şeyin mümkün olmadığını belirtmiştim ya...



**Tuvalet Tası: Ben küçüklüğümden beri "maşrapayı" bu isimle bildim.Bu yazı vesilesiyle genelde kullanılan ismini öğrendim.

Erol Çimen