March 8, 2010

Patlak Değilim,Hava Kaçırıyorum

Bir sanatçının belki de aylar sürecek bir çalışmasına başladığı gibi oturdum satırlarımı yazacağım unsurun başına.
Unsur kelimesi sorunu çağrıştırdı bana bir anda.Çağrışımlarla dolu bir yazı mı olacak yoksa?
Unsur söyleyiş bakımından hakikaten sorunu çağrıştırıyor.İçinde bulunduğum psikoloji dolayısıyla şöyle
bir açıklama getirebilirim unsur-sorun çağrışımına...
Yok ya yalan söylüyorum,getiremem.En iyisi,Mazlum'u getirin siz bana...

Hangi isteğimi yerine getirdiniz?Kaptanın seyir defterine baktım.
Tek bir cümlede dahi geçmiyor ismim.Aslında buydu tek isteğim,kaptandan...

Kaptanları say deseniz bana,sayacaklarımın hepsi defans oyuncuları olacaktır.
Çok da sayacağımı sanmayın.Futbol bilgim de çok engin değildir.
Kazadan sonra böyle oldum.Bu cümle bana ait değildir.Benim için edilmiş bir laftır ama bana ait değildir.
Ne kadar meraklısınız,her şeyi açıklamak zorunda kalıyorum...

Kazara bir gün rastlarsam birinize yolda,sabit bir noktaya bakıyor ve çok düzgün yürüyorsam anlayın ki sizi
görmezden geliyorumdur.Sizi görmüşümdür ve bu yetmiştir bana.Konuşmasak da olur.Ben başlayınca konuşmaya gizem
kalmaz ortada.Cümlelerimi çalarsınız diye de çok korkarım.Her cümlemi notere tasdik ettiremeyecek kadar da üşengecim.
Yoksa size yapacağımı bilirim.

Kendimden ne çok bahsetmişim.Senden mi bahsedecektim?Sen eskisi gibi değilsin.Şımarmadın,bunu kastetmedim.
Seni anlamıyorum ki senden bahsedeyim.Hımmm seni anlıyorum da demedim.Nitekim yazımın sonuna geldim.Zirvede bırakmaktır,
kimbilir kaçıncı dileğim?

Yanlış anlama,bu yazı için demedim...


erolçimen

March 4, 2010

düz yazı

Şiir olması gerekmiyor. Düzyazı yazıyorum. Düz yazıyorum.
Yazı yazıyorum. Yazı yazıyorum. Yazı kışı bir bir hayat
yaşıyorum. Yağmuru seviyorum, ıslanıyorum. Denizi
seviyorum, ıslanıyorum. Islaklık bir seviyeye kadar iyi.
Sonrası hasta edici. Başına kalacak kimsen yoksa hastalık
tehlikeli. Ateşler içinde yüzerken yanık derecesi artmakta.
Üçüncü dereceye kadar sorun gerçi. Üçüncü dereceden sonrası
aynı.

Acın değil aynı. Ölçü birimi yok çünkü. Hep, en acısı buydu
diyerek hayıflanmaktasın. Belki daha önceki daha büyüktü.
Dün daha iyi yaşadım derken dün olanlar neydi diyene
cevabın yok. Acı seviyesi ölçülebilmeli, çetele tutulmalı.
Çekilen acı kadar balona üflenmeli. Balonu uçuruyorsa
kimseyi yeterince yükseldiğinde balonuna ateş edilmeli.
Uçurmuyorsa, hangi günün balonu en büyükse patlatılmalı
şampanya gibi. Ardından eller havada, en kötü günümüz böyle
olsun.

Yazarak kurtul. Yazarak kurt ol. Buraya yaz, sürüye dal.
Seni bekliyor, kurt ol. Çoban yalan söylüyor. Çobanı da ye.
Seni suçlayacak kimse kalmayacak. Yeterince suçlandın, her
gün azalan bir koyun başına. Şimdi bilinmeyecek suçlu,
önceki söylenen de suçlu değildi. Çoban yalan söylemişti.
Masala hiç girme. Yeterince doydun. Masalda kaybeden sen
olacaksın. İnsanlar hep iyiler ya!

İyiler kazanmalı her masalda. Kurtlar da başladı yazmaya.
Çoban mı öğretti acaba yalvarma sürecinde okuma yazmayı
kurda. Ancak öğretmemişti galiba bana bir harf öğretenin
kırk yıl kölesi olurum lafını ona. Hata.

Mutlusun yine de balonumu nereye koydun diye soruyorsun
annene. İnandırmışsın kendini iyi bir gün yaşamayacağına.
Oysa balonunu aramana gerek yoktu böyle bir anda


'sana'

yazan: Erol Çimen
blog'a yazan: Cem

ben değilim

Kapıya vurdum, kim o dedin. Benim diyemedim. Oysa kapıyı açman için benim diyebilmeliydim. Çünkü annenler evden çıkarken benim demeyene
kapıyı açmamanı öğütlemişlerdi. Ben yüzüne kapı açmayacağın kişilerden biriydim; benim diyemedim.
Ne bileyim belki de gerçekten ben değildim. Biraz düşüneyim... Evet ben değildim. Çünkü
kapının diğer tarafındaki sana benim diyebilecek kadar ben yoktu bende.
Oysa insanlar birine güvenebilmek için benimi yeterli buluyor çoğu zaman. Kimse sormuyor, tamam sensin fakat sen kimsin.
Kapıda benim diyebilen bencildir. Ona göre kapının ardındakinin beklediği kendisidir. Kapının diğer tarafındakini onun bilmediği özellikleriyle hayal kırıklığına uğratma ihtimalini bile bile, benim der.
Belki kendimi avutuyorum. Benim diyemezken, benim diyebilenleri eleştiriyorum. Dur yine kendimle çelişeyim ve eleştirmeye devam edeyim. Kim bilir içimde ne fırtınalar kopuyor,
ne sapkın düşüncelere sahibim. Sen bunları öğrenmeden sadece benim diyene açma kapıyı bence.
Biliyorum, ben ne dersem diyeyim sen yine açacaksın kapıyı sadece benim diyene.İçinde büyük bir kavuşma özlemi var. İyilik veya kötülük fark etmiyor. İyiliğe kapı açmanın tartışılacak bir yanı yok fakat kötülüğe de bir an önce kavuşmak istemen beni şaşırtıyor. Ne gelecekse bir an önce gelsin ki üstesinden gelebildikçe iyiye gider her şey ya da kötüye gidecekse bile gerisini ben düşünürüm diyorsun herhalde.

Oysa ben seni düşünüyorum, benim demiyorum ve kapının diğer tarafında bekliyorum…



"Gelirsem söylerim"





yazan: Erol Çimen
blog'a yazan: Cem