May 30, 2009

06:37 AM

İlk kez gelmemişti bu fikir aklıma, uzun zamandır bunu düşünüyordum. Gün içinde ara ara aklıma geldiği oluyordu ama aslında akşamları artıyordu bu düşünceler. Kimi insanlar yalnız kalmayı seçmişlerdir ya da kendilerini öyle avuturlar, ben böyle değildim, en azından kendimi bu şekilde hissetmek istiyordum. Bazen hatıralarımda çok eskiden daha küçükken dahi böyle ilginç düşüncelerin kafamı kemirdiğini hatırlarım. Bazı insanlar kendilerinin normal olmadığını düşünürler ya da kendilerini öyle avuturlar, ben böyle değildim, en azından kendimi bu şekilde hissetmek istiyordum. Yıllar boyunca bazen kayboldu bu düşünceler aylarca hiç aklıma gelmediler, şimdi düşünüyorum da o zaman da yalnızdım, o zaman da normaldim nereden geliyordu bu düşünceler ya da neden kaybolmuştu bir dönem. Kimi teorilere göre en büyük tetikleyicisi bu özelliklerdir, hatta bazen bu işin uzmanları tedavi olarak hastalarına önce kendilerinin diğer insanlardan farklı olmadıklarını hissettirmeye çalışırlar ve farklı insanlarla tanışmasını sağlayıp bir tür sosyalleştirme çabası içine girerler. Bazı insanlar kendilerinin asosyal olduğunu düşünürler ya da kendilerini öyle zannederler, ben böyle değildim. Dönem dönem tanımadığım insanlarla konuşma konusunda, karşımdakilerin samimiyetine bağlı olarak değişen sessizlik süresi dışında, oldukça aşama kaydettim. Fakat halen sosyallik kelimesine bizim diyarlarda karşılık gelen anlamı anlayamamış olduğumu düşünmem, bana karşı yapılan asosyallik muamelesinin nedenini açıklayan tek olgudur. Bazı insanlar kendilerinin diğer insanları anlayamadığını söyler dururlar, ben böyle değildim. Bana karşı yapılan ikiyüzlü muameleyi hislerim dışında, gerçeklere dayandırarak anlayamayacak kadar saf olamadım hiçbir zaman. Öte yandan, beceriksizliklerini örtmek istercesine, insanları kontrol edebileceklerini zannederek yaptıkları zorlamaları da anlıyorum, küçük hükümet adamlarının. Korkmanın verdiği yalnız bir duyguyla yapılan şiddetin her türünü anlayabiliyorum. Yalnız olmadıklarını zanneden insanların kendilerine bu duyguyu bir an bile hissettirebilecek olan kırmızı odalara koşmalarını da anlayabiliyorum. Geçmişte düşünmemeleri için öldürülen insanların olduğu bir dönemde yaşayan ailelerimizin üzerimize fazlaca titremelerini de anlayabiliyorum, ama anlamsız bir korkuymuş gibi geliyor bana. Bazı insanlar ölümden korkmadıklarını söylerler, ben öyle değildim ya da öyle olduğumu düşünürdüm. Artık insanlar hangi yaştan olurlarsa olsunlar çok kolay ölümden bahsedebiliyorlar, merak ettiğim ölüme ne kadar yaklaşmış oldukları. Belki her gün ölümle yüzleşebileceğimiz bir ülkede yaşıyoruz ama eminim ki gerçekten ölümle karşı karşıya gelen birisi bu kelimeyi bu kadar kolay kullanamayacaktır. Bu düşünce yıllardır kafamda olduğu için alışmıştım artık, rahat rahat kullanabilirdim bu kelimeyi, ölüme de yaklaşmıştım zira. Bazı insanlar kimsenin kendilerini anlamadığından yakınır dururlar, ben öyle değildim ya da öyle olmak istemedim. Tanıdığım insanlar içimdeki rahatlık, özgürlük merakımı anladıkları için birer birer uzaklaşıyorlardı, düşünme ve öğrenme merakım yüzünden ise artık tamamen aşağılanır duruma gelmiştim. Ailem kendilerine benzemeyeceğimi anlamışlardı ki bu nedenle yaptığım bazı şeylere karşı çıkıyorlardı. Hatta hükümet yöneticilerimiz de beni ve benim gibi olanları oldukça iyi anlıyordu ki her yeni gün önümüze yeni engeller çıkarıyorlardı. Bunca olgunun arasında yazının başındaki asıl düşünceyi düşünmemem elde değildi, düzelemeyecek bazı şeyler vardı çünkü. Bazı insanlar kendilerini zeki olduğunu düşünürler, ben asla öyle olmadım. Mükemmelce yönetilmiş filmler, tasarım harikası binalar, insanlar üzerinde oynanmak için ustaca yazılmış oyunlar, böyle akıl almaz dolandırıcılar varken kendime zeki diyemezdim, demedim de. Küstahlığımın maksimum noktasına ulaştığımı düşünerek, uzaklaştım bir süre bulunduğum yerden, başka yerlere gittim, dolaştım aylarca hiçbir şey yapmadan, düşündüm, olmadı, geri döndüm, olamazdı zaten, bir ürperti geldi içime, uzandım yatağıma kalkmak istemedim. Sonra o gün geldi, beklediğim gün, düşlediğim. Sabah erkenden kalktım, saat altı civarındaydı, sonra üzerime en sevdiğim kıyafetlerimi giydim ve yatağımı topladım, mutlu hissediyordum. Kusursuz olmalıyım diye düşünüyordum ama niçin? Güzelce kahvaltımı da yaptıktan -zira kahvaltısız olmazdı- sonra bilgisayarımdan rastgele bir müzik seçtim ve monitörün üzerindeki kamerayla kayıta başladım. Tesadüfen bir şarkının “…ve hayat her şey yolundayken dur dedi artık…” kısmına gelmişti silahı kafama dayadığımda.

Cem

3 comments:

yola gelsem said...

anlamsız kalan hayatımıza güzel bir yakarış olmuş sanırım.

parşöment said...

cem yine çok güzel yazmışsın

yazaRinYAzari said...

belki mukemmel bi film yonetmeni koltugu degil zekani gosterecegin yer; bir kagit bir kalem yeter.. ha pardon ikibinondayiz.. bi klavye maharetine bakar(;